YERLİ RUMLARIN TAVRI :
Isparta Merkezinde bin haneyi geçen beş bin civarında Rum yaşamaktaydı. Türk idaresinde rahat ve huzur içinde yaşadıklarından Yunan işgaline tepki gösterdiler. İşgalin Isparta'ya uzanacağı korkusuyla Rum mahalleleri sessizliğe büründü, eğlence yerleri kapatıldı. Şefik Seren'in naklettiğine göre, kendi fotoğrafhanesinde kalfa olarak çalışan Triyakos isimli Rum'un evinde Rumların ileri gelenleri toplanarak; "Eyvah! Yunanlılar İzmir'e çıkmış. Bu bizim sonumuz olacak: Hiç bir zaman Yunanlar Anadolu'da tutunamazlar. Fakat savaş sonunda yenilseler de artık burada duramayız." Diyerek birbirlerine dertlenmişlerdi.
İLK MİTİNG :
Böcüzade Süleyman Sami'nin Hatıratında; "Yunan lehine propaganda yapmak üzere, Isparta'ya gelmekte olan Kara Yorgi ve Ali Ulvi adındaki şahısların Isparta'dan Konya'ya sürüldükleri gün, Hükümet Konağı önünde miting için on beş bin kadar ahali toplanmıştı" şeklinde belirttiği mitingin yapıldığı gün, yapılan araştırmalar sonucu 11 Haziran 1919 günü yapılan, İzmir'in işgalini kınama mitinginde köylerden gelenlerle birlikte 15.000 civarında insan katıldığı saptanmıştır. Yerli Rumları temsilen 9 papaz ve ruhani liderler de Yunan işgalini protesto mitingine katıldılar. Konuşmalar başlamadan önce Hükümet Konağı ile Özel İdare binası arasına siyah bayrak çekildi. İlk sözü Böcüzade Süleyman Sami alarak Wilson prensiplerinden bahsederek, işgalin yersiz olduğunu ve halkı isyana götüreceğini söyledi. Bu konuşmadan sonra Gençler Yükselme Cemiyeti Başkanı Akkaşzade Süleyman Turgut, halkı ağlatan, heyecana getiren, vatansever sözlerle dolu bir konuşma yaptı. Okullar adına Derelizade Hafız Hakkı konuştu. Cemiyeti İlmiye adına Hafız İbrahim Bey (Demiralay) uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmalardan sonra Isparta Mutasarrıfı Talat Bey hükümet balkonundan kısa bir konuşma yaparak halkı memnun etti. Bütün konuşma metinleri aynen İtilaf Devletleri temsilcilerine, Paris Barış Konferansına telgrafla bildirildi. Isparta'da yapılan bu mitingden bir gün sonra 12 Haziran 1919'da Uluborlu halkı Sadarete gönderdiği telgrafla Yunan işgallerini protesto etti: "İhtiyarımız, gencimiz yemin etti; Yunanlıyı bu topraklara sokmayacağız."
İKİNCİ MİTİNG :
İngilizlerin desteklediği Yunan birlikleri, Anadolu içlerine doğru işgal sahalarını devamlı genişletiyorlar ve işgal ettikleri yerlerde Türklere insanlık dışı davranışlarda bulunuyorlardı. Bu günlerde İzmir'den Isparta'ya gelen Uçkurcuoğlu Ali, Mühendis Ömer Lütfü ve Süleyman Turgut birlikte Hafız İbrahim Bey'in evine gittiler. Uçkurcuoğlu Ali, Yunanların Türklere yaptıklarını anlatınca Hafız İbrahim Bey oturduğu yerden ayağa fırlayarak deli gibi odanın içinde dolaşmaya başladı: "Çocuklar başka çare yok.. Silaha sarılmak lazım. Cihad-ı sebili'llah lazım" diye haykırdı. Bir hafta önce miting yapıldığı halde Hafız İbrahim Bey'in öncülüğünde 20 Haziran 1919'da ikinci miting tertip edildi. İkinci miting aynı zamanda silahlı bir gösteri niteliğindeydi. Bu miting Yunan işgallerine olduğu kadar İtalyan işgallerine de bir tepkiydi. Çünkü daha önce Antalya'ya asker çıkaran İtalyanlar Burdur ve Isparta istikametinde ilerlemekte idiler. Miting için Cemiyeti İlmiye adına Hükümet'ten izin alındı. Jandarma Bölük Komutan Mustafa Bey'in yardımı ve süvari jandarmalardan Tekelioğlu Mehmet, Hacı Ali, Çavuşun Osman ve Hasan Çavuşlar vasıtasıyla kasaba ve köylerden halk mitinge çağrıldı. Eli silah tutan köylü - kentli bütün halk ellerinde pala - bıçak, tek tüfek gibi silah olarak ne buldular ise bunlarla hükmet meydanını doldurdular. Miting alanına Ulu Cami'den vaaz kürsüsü getirilmiş, her iki yanına siyah matem bayrağı konulmuştu. Şehrin bütün minarelerinde müezzinler hazin sesleriyle tekbir alıyor, halkın coşkun duygularına vatan sevgisi karışıyordu. 18 bin kişinin katıldığı mitingle kürsüye ilk olarak Hafız İbrahim Bey çıkarak; "Allah-u Ekber azamı kebire" sözleriyle konuşmasına başladı ve halkı "fisebili'llah cihada" davet etti. Mitinge katılan Ispartalılar da bu davete yemin ile söz verdiler. Ertesi gün 21 Haziran 1919'da bir beyanname kaleme alındı ve süvarilerle Isparta'nın bütün yerleşim birimlerine dağıtıldı. "Isparta Milli Müdafaa Vataniye Heyeti" adına "Tahirpaşazade Hafız İbrahim" imzasını taşıyan bildiride, Türklerin, özellikle Ispartalıların tarihte Yunanlarla olan savaşlardaki kahramanlıkları anlatılarak eli silah tutanlar vatan vazifesine davet ediliyordu. 23 Haziran 1919'da, "Isparta Mücahitleri adına Tahirpaşazade İbrahim" imzasıyla Konya Vilayetine ve 2. ordu Müfettişliğine birer telgraf çekildi. Telgrafta; Yunanlıların ve İtalyanların Isparta istikametine doğru ilerlemelerinin ne gibi bir siyasi amaca dayandığı soruluyor ve "zillet ve meskenetle yaşamaya mesudane şahadeti tercih ederiz" ifadesiyle silahla mücadele kararı bir kere daha ortaya konuluyordu. Bu telgrafın ardından 24 Haziran 1919 günü; Sadarete, Paris Konferansı'na,Wilson'a itilaf Devletleri Temsilcilerine, Paris'te Osmanlı Devleti temsilcilerine ve gazetelere işgalleri protesto eden bir telgraf çekildi. Bu telgrafta, bütün kasaba ve civar köylerden olmak üzere 3 bin imza vardı. Isparta Telgrafhanesi 24 saat bu telgraf için ile meşgul oldu. İtalyanlar Antalya'da istedikleri kuvvete ulaştıktan sonra, bir takım ön hazırlıklardan sonra 28.6.1919 tarihinde Burdur'u resmen işgal ettiler. Halka yaranmak için uyguladıkları politikalar Burdurlular tarafından iltifat görmedi. Aksine İtalyanlara ait tesislere zarar verdiler, İtalyan askerlerini taciz ettiler. İtalyanların Burdur'u işgal etmeleri Isparta'da tepkilere yol açtı. Özellikle Burdur Askerlik Şubesi Başkanı İsmail Hakkı Bey'in gayretleriyle Isparta, Uluborlu ve Çivril merkezlerinde halktan İtalyanlara protesto metni vermek üzere "tebliğ heyetleri" seçildi. 2. ordu Müfettişliğinin uygun gördüğü tebliğde; Ekseriyeti Müslüman olan bu beldelere İtalyan askerinin girmesinin Wilson prensiplerine aykırı olduğu belirtiliyor ve uğrunda canımızı feda etmekten çekinmeyeceğimiz memleketimize, bağımsızlığımıza darbe olarak görülen asker şevki protesto ediliyordu. Demirci Mehmet Efe beraberinde Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Hafız İbrahim ile Burdur'da İtalyan komutanı ile konuşarak Hükümet Meydanındaki İtalyan Bayrağını indirtti. Bu şekilde, Burdur'daki İtalyan işgali yaklaşık iki yıl sürmüş ve İtalyanlar 1921 Mayıs'ı ile Haziran'ı arasında Burdur'dan çekilmişlerdir. İtalyanlar 24 Nisan'da Konya istasyonunu da işgal etmişlerdi. Isparta Sancağı ise, Burdur -Konya irtibatını kesen bir engel durumunda kalmıştı. İşgal bölgelerinde bir bütünlük sağlamak ve kuvvetleri arasında işgal etme arzusunda idiler. Burdur'u işgalden önce yaptıkları gibi Isparta için de ön hazırlıklarda bulunuyor, ticari amaçla olduğunu belirterek geziler düzenliyorlardı. Isparta'da, İtalyanların asayişsizliği öne sürerek işgalini önlemek için önlemler alındı. Buna yerli Rumlarda katılarak her emre uyacaklarını bildirdiler. ÜÇÜNCÜ MİTİNG : Isparta'da işgal kuvvetlerine karşı oluşan tepkiden doğrudan işgale girişemeyen İtalyanlar, birkaç subay ve süvarileriyle Isparta'ya gelerek, asayiş gayesiyle küçük bir müfreze bulundurmak istediğinde bulundular. Ancak İtalyanların bu teklifi Ispartalılar tarafından tepki ile karşılandı. 1919 yılı Ağustos ayının ortalarında sekiz bin kişinin katıldığı bir protesto mitingi yapıldı. Sonunda İtalyan subay ve askerleri Isparta'dan ayrılmak zorunda kalarak Antalya'ya geri döndüler. Bu olaydan iki ay sonra Ekim 1919'da Antalya İşgal Komutanı General Emilton'un beraberinde 168 atlı olduğu halde otomobille Çerçin yolundan Isparta'ya hareket edeceği, ayrıca 2 tabur askerin emre hazır olduğu Burdur Telgraf Müdürü tarafından Hafız İbrahim Bey'e haber verildi. Hafız İbrahim Demiralay olayı şöyle anlatıyor: "Mesele mühim ve nazik idi. Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa, 68. Alay 3. tabur Komutanı Yüzbaşı Hüsnü Beyler ile vazifeyi yerine getirmeyi üstümüze aldık. Çünür ve Çerçin şoselerinin birleşme noktasında pusu kurarak gelmelerini bekledik. Otomobilin etrafını süvariler çevirmiş yavaş yavaş geliyordu. Yanımıza yaklaştığında kuvvetlerimizin dur emrine itaat ederek otomobilinden indi. Evvela süvarilerin silahlarını alarak askeriye deposuna, hayvanları da depoya gönderdik. Kumandanın otomobilini de iki çete koyarak gönderdik. Ben kısa yoldan Mutasarrıfa daha evvel ulaşıp görüşerek sözlü uyarıda bulundum: Siz hükümet lisanıyla ne suretle idare ederseniz ediniz. Bizim isteğimiz bu adam bir bardak su dahi vermeyerek, bir saat sonra geldiği yere çevrilmesidir. Bu yapılmazsa öldüreceğiz. Talat Bey resmi lisanla, bir saat güçlük çekerek bir daha gelmemek şartıyla geri göndermeyi başardı, biz de Isparta sınırları dışında silahlarını teslim ederek serbest bıraktık." Mutasarrıf Talat Bey, İtalyan Komutan ile konuşurken Hükümet binasının başka bir odasında şöyle bir konuşma geçtiği belirtiliyor. İtalyanların halka yaranma politikalarına kanan birisi: - Hafız! İtalyanlardan bize ne zarar var? Memlekete bir çok iyilikler getirecekler, hastahane açacaklar, bol paralı müesseseler yaparak memleketi yükseltecekler, çok ileri gidiyorsun, yoksa Isparta sırf senden mi sorulur? Hafız İbrahim ise, kendisi gibi düşünen çoğunluğa tercüman olarak şu sözlerle cevap verir: - Evet benden sorulur. Ecdadım bu memleketi tahta bıçakla feth etmiş, ben de kılıcımla koruyacağım. Kalkıp gitmeniz hakkınızda hayırlı olur. Bu sözlerle Isparta, işgale karşı olduğunu ve gerekirse silahla karşılık verebileceğini kesin olarak ortaya koymuştur. İtalyanlar, Ispartalıların kendilerine karşı sert tepkilerin sebebini anlamakla beraber, çeşitli bahanelerle siyasi temsilciler göndermeye devam ettiler. Ancak bu ziyaretlerinde çok dikkatli olarak önceden izin bile aldılar. 28.10.1919 tarihinde Isparta'ya halı almak için geleceği bildirilen İtalyanlara izin verildi. Bir İtalyan subayı yanında başka subaylar ve Yahudi bir tercüman ile Isparta'ya geldi. Otomobillerini Kerimpaşa Hanı'na bırakılarak Şark Halı Şirketine gittiler. İzin verilen sayıdan fazla kişinin gelmesi Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin dikkatini çekti. Emekli Subay Yılmaz İbrahim komutasında 15 kişilik silahlı bir grup devriye çıkarıldı. Aynı gün gecesi Şark Halı Şirketinde bulunan İtalyanlar silahlı devriyeler tarafından alınarak Hafız İbrahim'in huzuruna getirildi. Korku içinde olan heyete Hafız İbrahim yüksek sesle: İzinsiz ve habersiz niçin geldiklerini sordu, İtalyanlar Isparta'yı geliştirici ticari girişimler yapmak istediklerini belirttiler. Ancak Hafız İbrahim'in kararlı tutumu karşısında kendisinden güvenlik belgesi alarak Burdur'a döndüler. Çünür-Fandas yoluyla Burdur'a giden İtalyanların yolu sık sık milli kuvvetler tarafından kesilerek Isparta'nın organize ve çok sayıda askeri güç tarafından korunduğu izlenimi verildi. Böylece Isparta Sancağı, Ispartalıların gösterdiği kesin ve azimli tavır karşısında işgal edilememiştir.